Geçen haftalarda üç aydan fazla cezaevinde bulunan Can Dündar ve Erdem gül ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali olduğu yönünde karar vermesiyle Dündar ve Gül’ün tahliyeleri gerçekleşti. Karara en büyük tepkiyi de, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan verdi. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara‘’sessiz kalıyorum, kabul etmiyorum, uymuyorum ve saygıda duymuyorum.’’ diyerek kendinden başka bir kuruma anayasa da olsa tanımadığını, kararlarına uymayacağını belirterek niyetini ortaya koymuş oldu, Devamında ‘’ben gidiyorum, ortalık çalkalanabilir.’’ sözleri de bekleyin görün der gibiydi. Dediği gibi de oldu. Ortalık toz-duman oldu.
Yolsuzluk-rüşvet operasyonundan sonra muhalif medyalara nefes aldırmayacak biçimde muameleler başladı. İpek Medya Grubu bünyesinde bulunan Bugün TV, Kanaltürk Bugün ve Millet gazetelerine kayımlar atandı. Kayyımlar atandıktan sonra yüzlerce gazeteci işten çıkarıldı. Geçen hafta itibariyle kayyım heyeti ve üst aklın marifetiyle İpek Medya’ sının kapısına kilit vuruldu. Birinci aşama başarıyla tamamlamış oldu.
İkinci aşamada ise içinde Samanyolu TV, S Haber, Yumurcak TV, Irmak ve Mehtap TV gibi yirmiye yakın Samanyolu Yayın Grubuna ait Radyo ve TV lerTürksattan çıkarıldı. Muhalefet partilerinin seslerini duyurabildikleri mecralar susturulmaya ve karartılmaya devam edildi.Karanlığa girmeye devam ediyoruz. Farklı sesleri dinlemeye, izlemeye tahammülü olmayan güruh önce IMC TV’ yi, ardından da BengüTürk TV’ yiTürksattan indiriverdi. İki farklı kesimin sesi daha kesildi. İki milliyetçi görüşün yaşam renklerinin yansıtıldığı, renkli tv kutuları siyaha dönderildi. Okuyucularım masal anlatıyorum hissine kapılabilirler. Masal değil gerçek inanın.
Bitti mi? Hayır! Son sürat devam ediyoruz. Nerede mi?Yeni Türkiye’de… Hani şu “hayaldi gerçek oldu.” vaadinin, sabah akşam, beş vakit, dillendirildiği iktidarın marifetiyle.
Sırada hangi medya grubuna operasyon olacak diye beklerken, Zaman Gazetesi’ne dün itibariyle altıncı Sulh Ceza Mahkemesi tarafından(!) terör örgütüne yardım, PKK ile işbirliği suçlamasıyla kayyım atanmasına şahitlik ettik.
Kayyımlar, çevik kuvvet ve tomalar nezaretinde,Yenibosna’ da bulunan, Zaman Gazetesi’nin binasına, biber gazı ve tazyikli su hediyeleriyle(!) giriş yapmaya çalıştılar.
Destek için gazete binasına gelen binlerce okura ve Zaman Gazetesi’nin çalışanlarına tomalı, gaz bombalı müdahale sonrası, yönetim odasının bulunduğu kata girmeye çalışan kayyımlar kendilerine verilmiş kutsal görevi yerine getirme heyecanıyla, kendilerine karşı çıkan gazete çalışanlarını polis marifetiyle ve şiddeti ile binadan atmaya koyuldular. Hatta canlı yayında, bir polis amirinin,odasında çalışan haber müdürünü göstererek ‘’atın şunu aşağıya’’nevinden talimatı, gelen kayyımheyetinin ve dar oligarşik kadro ile kozmik odacılarının amaçlarını, niyetlerini, tahammülsüzlüklerini ve hasedlerini ortaya koyan uygulamalar olarak ifade etmek isabetli olur.
Türkiye’nin en çok satılan gazetesi, Zaman Gazetesi’ne yapılanlara, sevinenler olabilir. Hatta geç kaldılar. Birilerinin tabiriyle ‘’inlerine gireceğiz’’vaadinden sonra bugünün gerçekleşmesini dört gözle bekleyenler, dili pak olmayanlar, midesini haramla doldurup geğirenler ve en acısı beş vakit alnı secdelimevlevi dervişleri; takdir ve tebriklerini en güzel kutulara koyup en sevdiklerine yollamaya başlayanlar bile olmuş olabilir.
Bu iş nereye varır? Akıl sahipleri idrak edebilirler. Zaman Gazetesi’ne girildi. İş bitti zannedilebilir. Son ses kesilmeyene kadar sindirme, ortadan kaldırma, batırma devam edecek. CNN,Fox, Hürriyet, Cumhuriyet, Birgün ve diğer özgür basın kuruluşları diken üstünde. Kapılarını her an bir kayyım çalabilir. Zannımca, Fatih Portakal sunduğu haber programı en son haber saati olacağı kaygısı ve korkusuyla görevini yapmaktadır.
Basına yapılanları aşama aşama anlatmaya çalıştım. Basın, Türkiye’ de iktidarın pisliklerini görmediği müddetçe kutsaldır. Ne zaman ki iktidarların pisliklerini, hükümetlerin çirkinliklerini, hırsızlıklarını, ahlaksızlıklarını, usulsüzlüklerini, zalimliklerini halka aktarmaya çalışıverdiklerinde, işte o vakit hain oluverirler.
Bugün yaşananlar tarihin sayfalarına kara bir leke olarak girdiler. Darbe dönemlerinde bile olmayan dini bir vecibe altında kabul edilip çökme operasyonları yapılabilir. Gazeteler, tvlerkapatılabilir. Basın araçlarına el konulabilir. Hatta yandaşçılara, davulculara, zurnacılar, havuzculara aktarılabilir. Yarınki manşetler, ülke güllük-gülistanlıkmış gibi verilebilir. Kayyım denetimine alınan Zaman Gazetesi’nde yarınki manşet,‘’Ey Pensilvanya! Ey Haşhaşiler! inize girdik.’’ olabilir. Ama gönüllere, özgür zihinlere, kayyım atanamaz. Zalimlik en üst perdeden sergilense bile mazlumun ahı Arş-ı titretir.
Cemaati sevin veya sevmeyin.Gün herkesin,Zaman’ın yanında olması gereken gündür.Gün, özgür medyanın ve medyaların korunması gereken, sahip çıkılması gereken gündür. Demokrasi adına, insanlık adınaen büyük sorumluluğumuzdur. Sevmediğiniz, beğenmediğiniz yayın olabilir. Evindeki tv düğmesine basarak penguenleri, belgeselleri izleyebilirsin. Ama hiç kimse benim sevmediğim ve izlemek istemediğim tv’ yi izlemesin diye, değişik ruh hallerine girmenin ne vicdanlarda ne de hukuk kuralları çerçevesinde kabul edilebilir bir manası vardır.
Zalimlik tek renktir. Suratı asık, yüreği korkak olur.Akıbeti de berbat olur. Mazlumluk ise en güzel mozaiktir.Siması masum, yüreği ferah ve geniştir. Akıbeti de felah olur.Bu yapılanlar Akit’ e de yapılsa, Cumhuriyete de yapılsa,gâvura da yapılsa haksızlık ve zulümdür. Haksızlık karşısında susanlar da dilsiz şeytandır.Lanetliyorum.
DİYŞAD Denetim Kurulu Başkanı
Mehmet Ali ÇOBAN
[email protected]
RSS
Facebook
Twitter
