Av. Eren: ‘Hendek’ sonuçtur!
Mezopotamya Hukukçular Derneği Eşbaşkanı Av. Serhat Eren, Baro Başkanı Tahir Elçi’nin katledilmesi, hendekler, sokağa çıkma yasaklarını ve önerilerini haberdiyarbakir.gen.tr’ye değerlendirdi. Hendeklerin Kürt sorununa tek başına çözüm olasılığının olmadığını ifade eden Eren, Silahların susması, diyalog ve müzakere sürecine geçilmesi gerektiğini söyledi.
Eren, Tahir Elçi’nin katledilmesine ilişkin yürütülen soruşturmayla ilgili olarak da, devletin bir iradesi ortaya çıkmadığı sürece bu cinayetin aydınlatabileceğini düşünmediğine işaret ederek, “Burada devletin gerçekten aydınlatma iradesinin yani faillerinin ortaya çıkarılmasına ilişkin iradesini güçlü bir şekilde ortaya koyması gerekiyor” dedi.
Dünyanın en uzun sokağa çıkma yasaklarına şahit olduk. Çatışmalar ve operasyonların ürünü olan sokağa çıkma yasağına nasıl gelindi sizce?
YASAKLAR HÜKÜMETİN İRADEYİ TANIMAMA ÜRÜNÜDÜR
Sokağa çıkma yasakları ilk 16 Ağustos’ta Varto’da başladı. Ondan önce 2013 yılında gelişen bir süreç vardı. Bu süreç kamuoyunun da bildiği gibi adına Çözüm süreci denilmişti. Yani devam eden diyalog süreci vardı. Sonra ortaya bir Dolmabahçe mutabakatı çıktı. En umutlu olduğumuz, yüzyıllık Kürt sorununu diyalogla çözülebileceğini olan inancımızın arttığı bir dönemdi ve ortaya çıkan uzlaşı da gerçekten de Türkiye demokrasi açısından ortaya çıkan çözüm iradesiydi. Sadece Kürt meselesini çözmeye esas alan değil. Türkiye’nin demokrasi sorununa ilişkin bir çözüm uzlaşısıydı. Ancak Hükümet ve Cumhurbaşkanı tarafından bu mutabakatın, izleme grubunun tanınmaması üzerine bugünkü süreç başladı. Varto’da başladı, Cizre, Silopi, Silvan ve Sur ile devam ediyor. Bu yasaklama kararını veren zihniyeti de biraz değerlendirmek gerekiyor.
YASAKLAR ANAYASAYA GÖRE BELİRLENİR?
Sokağa çıkma yasaklarıyla ilişkin Anayasa’da sokağa çıkma yasaklarının ilan edilebilmesi için öncelikle bir seferberlik, savaş, sıkıyönetim, olağanüstü hal’in ilanıyla birlikte Bakanlar Kurulu’nun kararıyla sokağa çıkma yasağının düzenlenebileceğine ilişkin Anayasa önümüzde. Bu düzenlemeye rağmen bir olağanüstü hal ilan, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş ilan edilmediği halde Valilik idari bir kararla sokağa çıkma yasağı kararı veriyor ve verdiği karar akabinde büyük bir savaşa gönderilecek kadar asker ve mühimmat gönderiliyor.
SOKAĞ A ÇIKMA YASAKLARI TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ RAFA KALDIRDI
Ve sivillerin yaşadığı bölgeye korkunç bir sadırı oluyor. Bu saldırı sonucunda şimdiye kadar 200’e yakın sivil yaşamını yitirdi. Sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte temel hak ve özgürlüklerinin tamamı rafa kaldırıldı. Tamamı ihlal ediliyor. 200’e yakın sivil öldürüldü, yaşam hakkı ihlal ediliyor. Yaralanan kişileri yaşatabilecekken, sağlık hizmetlerine erişim hakları engelleniyor. Evleri yıkılıyor, mülkiyet hakları ihlal ediliyor. Aynı zamanda seyahat özgürlüğü ihlali, işkenceye maruz kalıyorlar. Cenazeler uzun zamandır sokaklarda bekletiliyor. Bu durum toplumda korkunç bir öfke ve nefretin gelişmesine yol açıyor. 40 yıldır bu problem savaşla çatışmayla çözülmedi. Bundan sonra da savaş ve çatışma ile çözülebilecek bir mesele değil. Sokağa çıkma yasaklarının ihlal edilmesiyle sivil halkın yaşam alanlarının bombalanmasıyla çözülebilecek bir mesele değil.
Sokağa çıkma yasaklarının ilan edilmesinin ‘Hendekler’den kaynaklandığı belirtildi. Sizce doğru mu? Yani Hendeğin Kürt sorununu çözmek için mi kazıldı?
‘HENDEK’ BİR SONUÇTUR
Kuşkusuz hendeklerin de Kürt sorununa tek başına çözüm olasılığı yok. Bir meseleyi konuştuğunuz zaman teşhisi iyi koymak gerekiyor. Teşhisi iyi koymadığınız zaman sorunu net bir şekilde adlandırmadığınız sürece o soruna çözüm bulma imkanınız da zordur ve mümkün değildir. Sorunun kendisi hendek değildir. Sorunun kendisi Kürt sorunudur ve yüzyıllık bir meseledir. 2-3 yıl önce hendek yoktu. Hendekler bu kangrenleşmiş Kürt sorununa çözüm getirilemediği için bu sonuçlar ortaya çıktı. Siz hendekler üzerinden Kürt sorununu tanımlamaya başladığınız zaman Yüzyılı tamamen unutmuş ve yok etmiş olursunuz. Görmemiş olursunuz. Dolayısıyla siz yüzyıllık meselenin nedenlerini ortaya koyduğunuz zaman hendeği tanımlayabiliyorsunuz, nasıl ortaya çıktığını açıklayabiliyorsunuz. Hendek’in bir sonuç olduğunu düşünüyorum. Bu meselenin biran önce çözülmesi gerekiyor. Çözülmesi için de silahların derhal susması gerekiyor. Koşulsuz bir şekilde silahlar susacak. Sayın Öcalan’da bu süreçte çok iyi bir aktör olacağını düşünüyorum. Onun devreye girmesi ve muhatap alınması durumunda ben toplumun kaotik tablodan çıkabileceğini düşünüyorum. Bu meselenin çözümü konusunda önemli bir adım atılmış olacaktır.
Önerileriniz neler olabilir? Ne yapılması gerekir?
SİLAHLARIN SUSMASI, DİYALOG SÜRECİNE GEÇİLMESİ GEREKİR
Silahların susması gerekiyor. Diyalog ve müzakere sürecine geçilmesi gerekiyor. Aynı zamanda tam da yıllardır konuştuğumuz yıllardır bunca ateşkes ilan edilmesine rağmen kim bu ateşkesi bozucu eylem ve faaliyetlerde bulunuyor. Bunun tam da artık üçüncü bir gözle izlenmesi gerekiyor. Uluslar arası gözlemcilerde olabilir, iki tarafın üzerinde uzlaşı sağlayabileceği bir heyette olabilir. Böyle bir üçüncü göz olmadığı sürece her defasında biri masayı devirecek ve her iki tarafta birbirlerini suçlayacak. Aksi takdirde çözüm sürecinin gelişmemesi durumunda daha vahim bir süreçle karşı karşıya kalabiliriz. Çözüm sürecine evirilmezse bu süreç artık bir arada yaşamanın iradesi de umudu da yok olur. Evet, şimdiye kadar herkes bir arada yaşamak için çaba sarf etti. Ama şimdiye kadar yaşadığımız bu tablo birlikte yaşama umudunu da yitiriyor. Biran önce de çözüm sürecine dönülmesi gerekiyor. Zor günler bizi bekliyor.
28 Kasım’da Dört ayaklı minarenin önünde katledilen Baro Başkanı Tahir Elçi’nin soruşturması ne aşamada?
DEVLET ZIMLI OLARAK CİNAYETİ KABUL ETTİ
En son 28 Kasım’da Dört ayaklı minarenin önünde yine bu toplumun tarihi ve kültürel mirasını sahiplenmek üzere gittiği sırada öldürüldü. Ve bugüne kadar Devlet tarafından soruşturma ve öldürülmesiyle ilgili tek bir kişi şüpheli dahi olarak ifadesi alınmadı. Hatta soruşturma aşamasında saklanan, gizlenen istihbaratçılar vardı. O istihbaratçılar ortaya çıkarıldı. O istihbaratçılar kanaatimce devletin üst kademesindeki insanların bildiği kişiler olmasına rağmen ‘biz’ ortaya çıkardık. Ortaya çıkardıktan sonra ifadesi alınmaya başlandı. Ancak ifadesi yine tanık olarak alınmaya başlandı. Düşünün güvenlik görevlilerin silahlarına el konulmuş, ancak bunları şüpheli olarak silahlarına el koyarsınız. O silahlardan çıkan kurşunun Tahir Başkan’a isabet eden, onu öldüren kurşunun o silahlardan çıkmış olabilme ihtimaline binaen o silahlara el koyuyorsanız bir şüpheniz vardır. Bu hem hukuken böyledir, hem de o görüntüleri izleyen ortalama sokaktaki bir vatandaşın oradaki şüphesi de polislerin Tahir başkan’ı öldürmüş olma ihtimalidir. Buna rağmen devlet korkunç bir refleks ile hareket etti. Hiçbir şekilde sorumluluğu üstlenmeme, kabul etmeme, bir polisin dahi şüpheli olarak ifadesini almaması durumunda devletin sanki bu suçu işlemiş olduğu sonucu çıkacak diye ısrarla bir refleks gösterdi. Bu refleks aynı zamanda soruşturma sürecinde devletin en üst kademesindeki yetkililer, hatta Başbakan’ın kendisi bile şunu söyledi: ‘Vurulmuş olabilir’ bu kadarını bilin, kapatın üstünü” yani bir çatışma esnasında vurulmuş olabilir bunu polislerde yapmış olabilir kaçan kişilerde yapmış olabilir. Arada gitmiş olabilir. Bunu aslında zımlı olarak Devletin sorumluluğunu o gün kabul etmiştir.
Elçi’nin cinayeti faili meçhul olarak kalabilir mi?
DEVLET İRADESİNİ ORTAYA KOYARSA AYDINLANIR
Yani 90’lı yıllardan bu yana on binlerce insan cinayete kurban gitti. Ben Tahir Başkan ile ilgili soruşturmada devletin bir iradesi ortaya çıkmadığı sürece bu cinayetin aydınlatabileceğini düşünmüyorum. Burada devletin gerçekten aydınlatma iradesinin yani faillerinin ortaya çıkarılmasına ilişkin iradesini güçlü bir şekilde ortaya koyması gerekiyor. Hükümet isterse bu soruşturmayı aydınlatır. Bugüne kadar Hükümetin istemediğini düşündüğüm içindir ki henüz fail ortaya çıkmadı. Çünkü fail bilinmeyen biri değil. O sokak içerisinde görevli polisler belli, silahlı polisler, silahların kimden çıktığı belli dolayısıyla bulunmayacak, çok zor grift bir soruşturma dosyası değil. Çok rahat bir şekilde ortaya çıkarılabilir. Bunun için biz çok çalıştık. Biz aslında kimler olduğunu bile hani az çok tespit ettik. Devletin bütün imkânlarına rağmen kameraların kesik olması, bütün bunlar evet şuan soruşturmanın aslında çok iyi gitmediğini bu dosyanın da faili meçhul bir dosya olarak kalacağı konusunda endişemiz var. Böyle de gidiyor aslında. Her şeye rağmen bizimle kalmıyor, biz dosya üzerinde istediğimiz kadar çalışsak bile devletin soruşturmanın aydınlatılmasına ilişkin bir iradesi olmadığı sürece failler ortaya çıkmayacaktır. (Sait BAYRAM’ın Özel Haberi)
Facebook Hesabınızla Yorum Yapabilirsiniz
YORUMLAR