Dolar : Alış : 3.0138 / Satış : 3.0193
Euro : Alış : 3.2604 / Satış : 3.2663
HAVA DURUMU
hava durumu

Diyarbakir8°CYağışlı

- Hoşgeldiniz - Sitemizde 19 Kategoride 5511 İçerik Bulunuyor.

SON DAKİKA

“Sur’da eğitim çıkmazda!”

Tweet
10 Ocak 2016 - 67 kez okunmuş
Ana Sayfa » Eğitim»“Sur’da eğitim çıkmazda!”

Sur’da 14 okuldaki 10 bin 766 öğrencinin yüzde 60’ının kesinlikle eğitim ve öğretimden muaf olduğunu belirten Eğitim-Sen Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Yıldırım Arslan, ilçedeki 427’e yakın eğitim emekçisi ise, mağdur bir durumda olduğunun altını çizdi

Eğitim-Sen Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Yıldırım Arslan, Bölgede yaşanan çatışmalı süreci, Sur’da devam eden sokağa çıkma yasağını, Sur’daki eğitimin genel durumunu ve önerilerini Yenigün Gazetesi’ne değerlendirdi. Sur’da 14 okuldaki 10 bin 766 öğrencinin yüzde 60’ının kesinlikle eğitim ve öğretimden muaf olduğunu ifade ederek, “Yine yüzde 30’a yakını dışarıya, yani ilçe dışındaki okullara yönelik bir göç söz konusu oldu, nakil alındı. Yine 427’e yakın eğitim emekçisi de Sur’da mağdur durumdadır” dedi.

“STATÜ SÜRECİ GÖRMEZLİKTEN GELİNDİ”

7 Haziran seçimleri sonrası gelişen olayları değerlendirebilir misiniz? Süreci nasıl okumak lazım?

Açıkçası 5 Nisan’dan itibaren Dolmabahçe mutabakatının ortaya koyduğu atmosferle beraber yaşanan bir süreç var. Şimdi bugünkü yaşananları sadece sağlık, eğitim, yaşam hakkında dair ya da hukuk işleyişleri yönündeki değerlendirmeleri de belki de yapmamız ayrı bir tartışmadır. Ama açıkçası yürütülen bir kavram var. Bu kavramın yarattığı yansımalar var. Yani 5 Nisandan itibaren ya da 7 Haziran ile beraber artık 1 Kasım aralığı öyle diyorlar. 7 Haziran ile 1 Kasım Aralığında yürütülen siyasi politik dönüşüm değişim süreci var. Şimdi bu değişim-dönüşüm süreci içerisinde yansımalar yani farklı şekilde farklı gruplar, farklı ülkeler, farklı siyasal yansımalar tarafından ayrı okunuyor ve ayrı değerlendiriliyor. Şunu net görüyoruz; özellikle 7 Haziran itibariyle Kürtlerin kazandığı bir statü süreci var. Statü süreci bugün 7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar özellikle Ankara merkezli irade tarafından çok da fazla kabul edilmeyen bir realite ile karşı karşıyadır. Diğer bir boyutu yani bugün uluslararası güçlerin sahaya inmesiyle birlikte aslında Ortadoğu’da da bir denge ve tartışma yürütüldüğü gerçekliği var. En son biliyorsunuz 47’e yakın Şii kanaat önderi asılmasıyla aslında bu başka bir seyir alacak. Öyle görünüyor. Bütün güçler Kürtlerin statü ile ilgili taleplerine yönelik iyimser, iyi niyetli bir çıkış yaparken, Ankara merkezli siyasal yapı bir türlü bununla ilgili ikna değil. Dolayısıyla bu iknanın olmayışı oluşturulmayışı, Kürtlerin statü talebine yönelik net tespitler ön plana çıkmadığından kaynaklı bir çatışmanın alevlendiği, fazlalaştığı bir süreç devam ediyor. Biraz bu şekilde görmemiz lazım.

“İHTİYAÇLARINI AÇIKÇA İFADE EDEBİLİYOR”

Kürtler ne istiyor? Yani 7 Haziran sonrası ihtiyaçlarını net olarak ifade edebiliyorlar mı?

Bir diğer boyutu özellikle 7 Haziran itibariyle, en azından Kürtlerin ne istediğiyle ilgili belirgin net çıkışlar var. Yani bugün Rojava’daki belli kurumsal yapılanmalarla görülebiliniyor. En azından mayası tutmuş siyasal bir perspektif var. Yine Kürtler en azından yüzde 70-75’e yakın siyasal bir erk olarak gördüğü bugün HDP boyutunda, yine Demokratik özerklik ve öz yönetim ile ilgili belirlemelerini, ihtiyaçlarını açıktan ifade ediyor. Kürtler aslında bunu değerlendirirken, statülerinin ne olması gerektiğini halkların kardeşliği noktasında, barışın, kardeşliğin, özgürlüklerin egemen kılınması konusunda çizgisini net belirtiyor. Gelin görün ki yaşanan sıkıntılar, sorunlar bugün adı Cizre’dir, bugün adı Sur’dur, bugün adı Gever’dir, bugün adı Nusaybin’dir, Dargeçit’tir. Farklı bir değerlendirme ile karşı karşıya tutuluyor. Bunun eğitim ayağı da ciddi anlamda sıkıntı yaşıyor.

“EĞİTİMDE İKİ FARKLI KONSEPT UYGULANDI”

Eğitim ayağını değerlendirirsek, nasıl bir tablo ortaya çıkar? Özellikle Sur’daki eğitim emekçileri olmak üzere öğrencilerin genel durumu nasıl?

Eğitim ayağını değerlendirirken, klasik anlamda işte çatışmalı ortamın oluşturduğu eğitsel perspektifle değerlendirme yapamıyoruz. Kürtlerin statü talebine dair belirlenen yıllardır biz kurum olarak yani militarist, cinsiyetçi, anti özgürlükçü, asimilasyoncu, inkar ve baskının hâkim kıldığı bir eğitsel sistemi ret ettik. Bir tarafa alınma yönünde, artık yüzyılın kesinlikle karşılığının bulmadığı bir siyasal konsept olduğunu belirledik. Hatta biraz daha net olarak “Türk-Sünni-İslam” ihtiyacının toplumsal dokusunun ya da oluşturmak istenen genç öğrenci dokusunun artık tutmayacağı, ifade buyurmayacağı bir durum var. Şimdi siyasal bir şekilde tartışma söz konusu iken bugün 13 Eylül itibariyle zaten okullarda normalde 1 Eylül itibariyle öğretmenler görev yaptılar. Fakat öncesinde Cizre ve Silvan’da ki süreçle birlikte eğitim ve kamusal hizmete dair sıkıntı yaşandı. 13 Eylül’de Sur’daki süreç başladığı günden itibaren 6-7’ye yakın sokağa çıkma yasakları dönem dönem oluştu. Ramazan Bayram’ından önce farklı bir konsepte süreç devam ederken, Ramazan Bayram’ı sonrası farklı bir konsept yürütüldü. Bayram’dan önce mesela 4 okul boşalttılar. Bu 4 okul içerisinde Süleyman Nazif, Yavuz sultan Selim, Cumhuriyet ve Mardinkapı bunlar şuan çatışmaların olduğu alan’ın tümünü boşalttılar. Oradaki öğrencilerin tümünü ilk etapta Ulucami’nin yukarısındaki kısma yani Yavuz Selim’i Melikahmet İmam Hatip Lisesi’ne, Süleyman Nazif’i Hasanpaşa’ya yönlendirdiler. Cumhuriyet İsmetpaşa’ya, Mardinkapı’da Alparslan’a yönlendirilecek şekilde bir 4’lü kesimi oraya taşıdılar. Ramazan’dan sonra ise orada da artık sokağa çıkma yasakları tüm ilçeye yayıldı ve oradaki bütün eğitim-öğretim yürütecek bütün kurumlar şuan atıl durumdadır. Hiçbir şekilde faaliyet yürütülmüyor.

“YÜZDE 60’I EĞİTİM’DEN MUAFTIR”

Ramazan’dan önce Kaymakamlık, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile görüşürken, bunun böyle olmayacağını söyledik. Çünkü ciddi anlamda öğrenci mağduriyeti, eğitim emekçisinin mağduriyeti var. Bunlarla ilgili en azından farklı bir uygulama içerisine girilme ihtiyacı söz konusuydu. Açıkçası şunu net olarak paylaşıyorlar; “Bu yaşanan süreçle ilgili bizim yapabileceğimiz bir şeyimiz yok. Ankara Merkezlidir. Ankara merkezi bir tablodur. Buna bağlı olarak belki bir uygulama içerisine girmemiz lazım” ki onların o belirlemeleri en son Silopi, Cizre ve Şırnak’taki gönderilen mesajla Eylül sürecinde yüzde 70 atamayı buraya yapan Milli Eğitim Bakanlığı, büyük bir kısım öğretmenine özellikle o bölgedeki öğretmenlerine ‘geri çekilin, evinize gidin ya da biz sizi başka yerlerde konumlandıracağız’ şeklinde bir süreç başlattılar. Bakanlık düzeyinde de bu boyutta ciddi bir sıkıntı var. Bu da tabi haliyle taşra teşkilatları çok bir şey yapamıyorlar. Mesafede alamıyorlar. En son geldiğimiz nokta itibariyle birkaç istatistik söylemek gerekirse, Sur’da 14 okuldaki 10 bin 766 öğrencimizin yüzde 60’ı kesinlikle eğitim ve öğretimden muaftır. Yine yüzde 30’a yakını dışarıya, yani ilçe dışındaki okullara yönelik bir göç söz konusu oldu, nakil alındı.

“EĞİTİM EMEKÇİLERİ DE MAĞDUR”

Sur içindeki eğitim ile Sur’dan başka ilçelere nakil olan öğrencilere verilen eğitimde fark oldu galiba!

Tabi, yine 427’e yakın eğitim emekçisi Sur’da mağdur durumdadır. Öyle bir hal var ki bazı Eğitim-Bir-Sen’li bazı işgüzar idareciler, arkadaşları çatışmalı ortama çağırıp imza atıp size göndereceğiz’ değerlendirmeleri varken, Bazı idarecilerde özellikle arkadaşların can güvenliği ile ilgili problemi ön plana çıkardıkları için belli yerlerde sadece arkadaşların imza karşılığı gelgitleriyle ilgili bir süreç yürütüyorlar ki hiçbir öğretmen arkadaş sınıflarına gidemiyor. Sınıfla ilgili bir durum yok.

“ÖĞRENCİNİN DE ÖĞRETMENİN DE CAN GÜVENLİĞİ YOK”

Bir diğer nokta öğrenci zaten can güvenliğinden kaynaklı hiçbir şekilde eğitime yönelik bir yelpaze açamıyor.Yani onu eğitimi ile ilgili sıkıntı,sorun çok artık önemli olmuyor. Devletin de çok ihtiyacı içinde değil. TEOG sınavının birinci aşaması yapıldı. Ders görülmedi ki çocuklar TEOG sınavında bir şey yapsın. Yine Mart’ın başında üniversite sınavı var. Ne yapıldı ki sen öğrenciden ne isteyesin. Bakanlık bu konuda kendini hoş ediyor. İşte biz özel okullara yada bu nokta da farklı projeler ve yapılanmalarla biz yetiştirmeye çalışacağız. Ortaokulda okuyan bir gencimiz iyi bir Anadolu ve Fen lisesine girmek için mücadele ederken, bu haliyle nasıl bu okullara yerleşebilsin? Biz yıllar yılıdır eşitsiz temelde eğitsel politikaları eleştirdik, yerden yere vurduk. Bir Fırat’ın Batısı ile Fırat’ın Doğusundaki eğitime yaklaşımın aynı olmadığını hep söyledik. Fiziki koşullarından tutalım da gönderilen malzemeye, kadroya kadar. Yönlendirilen işleyişe kadar. Yani bunlarla ilgili çok ciddi sıkıntılar olduğunu söyledik.  Şimdi bunların değerlendirildiği bir atmosferde bir realitede kesinlikle bu süreç kendini nötralize etmiyor, edemez.

“YAZILIMLARI KABUL ETMİYORUZ”

Okullardaki ve duvarlardaki yazılımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son dönem okullardaki yazılımlar. Yani bu yazılımları kesinlikle kabul etmiyoruz. Çünkü, yıllar yılı biz dedik ‘Asimilasyon insanlık suçudur” bugün tahtalara gerek JÖH olsun gerek Özel hareket olsun, yazdıkları ‘İtaat edeceksiniz’. “Ya sev ya terk et”in bir dönem yarattığı siyasal boyutu bugün yorumu var. Yani hala Türk-İslam boyutundaki toplum ihtiyacı, ya da genç ihtiyacı, ya da diyelim ki bilim ihtiyacı bu politik öngörülerle açığa çıkarılmaya çalışılıyor. Kabul edilecek bir şey değil.Yani sen zaten okulları boşaltmışsın, karargaha dönüştürmüşsün. Yani özelikle Silvan’da İmam Hatip lisesi karargahtır. Cephanelik olarak kullanılıyor. Farklı bir şekilde özellikle süreç yürütülüyor. Okullarımız okulluktan çıkmış. Bu çatışma ortamında artık biliyorsunuz savaş kurumu adres olarak sormuyor artık. Kurşun’u, bombası, havan, tankı, topudur. Bu boyutuyla ilgili yürütülecek bir sürece görmezlikten gelemeyiz. Yani okulların bu şekilde tahrip edilmesi zaten yıllardır fiziki koşulları iyi ve uygun olmayan kesinlikle cevap olmayan bir eğitsel süreç yürütülüyordu. Şimdi açıkçası yangınlarla ya da imha edilerek, duvarı çökertilerek, içi farklı şekilde doldurularak, kurumlar atıl hale getirildi.

“MÜDAHALEYİ DOĞRU BULMUYORUZ”

Biz kesinlikle hangi taraftan olursa olsun eğitim kurumlarına müdahaleyi doğru bulmuyoruz. Son dönem Bağlardaki bazı okullara korucuların gece nöbetçi olarak bırakıldıklarını duyduk. Bir dönemler köyü korumak için bu süreç yürütülüyordu, şimdi demek ki çatışma yavaş yavaş şehre kayacak, şehre kaydığına göre korucularla ilgili süreci bu boyutta mı işletecekler. Lokal kalıcı olmayan, hiçbir şekilde çözüm üretmeyen bu tür tedbirler 40 yıldır uygulanıyor. 40 yıl cevap olmadığı net ortadadır. Yani bu güvenlikçi politikalarla, çizgilerle bu sorunlar artık çözümlenemez.

“DEVLET HALKIYLA BARIŞIK OLMALI”

Eğitim, sağlık, yaşam hakkı ile ilgili olsun oradaki bütün kamusal düzene dair her şeyden önce devlet halkıyla barışacak. Barışmadı mı bu süreç yürümüyor. Yani Taybet Ananın cenazesini 7 gün yerde bırakmakla, 15 gündür iki gencin cenazesi Sur’da Kurşunlu Cami de bekletiliyor. Aileler açlık grevinde. Bu şekilde terbiye etme politikasıyla yani buradaki halkı terbiye etme ve itaatte geleceksin tavırla kan davasına dönüşen bu sorunu çözemeyiz. Bu konuda halkıyla barışık bir tutum almayan bir idari yapılanma kesinlikle kamusal düzeni ortaya koyamaz. Kamusal düzeni kimin için istiyorsun sen? Buradaki halk için, çocuk için, yaşlı, öğretmen, mühendis, doktor için istemiyor musun? Onlar yoksa kamusa düzenin bir mantığı olur mu? 2 günlük eylemlerle bu konuya dikkat çekmeye çalıştık. Onun dışında bütün sivil itaatsizlik eylemlerine dair tepkimizi ortaya koyuyoruz. Bu sürecin demokratik, barışçıl birbirini anlayan, birbirini kavrayabilen bir realite ile çözülmesi temel ihtiyaçtır.  Demokratik barışçıl ve örgütlü bir süreci eğer egemen kılacaksak referandumu önümüze koyalım.

(Sait BAYRAM’ın Özel Röportajı) (Bu Haber sadece bizde var)

Facebook Hesabınızla Yorum Yapabilirsiniz

YORUMLAR

İsminiz

 

E-Posta Adresiniz

Yorumunuz

İlgili Terimler :
TemaFabrika
  • RSSRSS
  • FacebookFacebook
  • TwitterTwitter
  • RSS
  • Facebook
  • Twitter