Leygara: “Barış için geldik”
Geçtiğimiz hafta sonu yapılan HDP Diyarbakır 1. Olağan Genel Kurul kongresinde İl Eşbaşkanlığına seçilen Hukukçu Cebbar Leygara, Zor bir süreçte Diyarbakır’ın yakılıp yıkıldığı, savaşın zirveye çıktığı bir dönemde, çatışmaların özellikle tavan yaptığı bir dönemde göreve geldiklerine değinerek, “Ben inanıyorum ki, tecrübelerimizle yeniden bir barış, yeniden bir müzakere, müzakere ortamından kastım, yasal, demokratik zeminlerin yeniden açılması, Türkiye’de demokrasinin inşası için yeniden savaşın olmadığı zeminler yaratmak için geldik” diye konuştu.
KÜRTLER DEMOKRATİK ZEMİNDEN KOVULMAK İSTENİYOR
Dokunulmazlıklara değinen Leygara, Kürtlerin Demokratik zeminden kovulmak istendiğini ifade ederek, “Siz bugün rahatsız olabilirsiniz, fikirleri beğenmiyor olabilirsiniz. Ama bu zemini kökten yok etmemek lazım. Milletvekilli arkadaşlarımızın dokunulmazlıklarının kaldırılmasını ben 94 yılında Çiller ve Doğan Güreş’in pozisyonuna gelinmesi olarak yorumluyorum” dedi.
Uzun bir süreden sonra yeniden aktif siyasete HDP İl Eşbaşkanı olarak geri döndünüz. Özellikle çatışmalı süreçte. Tekrardan siyasete dönmek nasıl bir duygu?
“BARIŞ İÇİN ÇABA HARCAYACAĞIZ”
Önemli bir süreç, zor bir süreçte Diyarbakır’ın yakılıp yıkıldığı, savaşın zirveye çıktığı bir dönemde çatışmaların özellikle pik yaptığı bir dönemde göreve geliyoruz. Bunun farkındayız. 90’lı yıllarda da böyle bir dönemde siyaset yaptık. Faili meçhul cinayetlerin olduğu dönemlerde biz yine Kürt siyasetinin içinde yer aldık. Ben inanıyorum ki, o tecrübelerimizle yeniden bir barış ortamı, yeniden bir müzakere ortamı, müzakere ortamından kastım, yeniden yasal, demokratik zeminlerin yeniden açılması, Türkiye’de demokrasinin inşası için yeniden savaşın olmadığı zeminler yaratmak için biz geldik. Zor dönemdir. Zor dönemlerde biraz üslup, biraz dil, çabalara dikkat etmek lazım. Ama sıkıntılı dönemlerden sonra ‘her çıkışın bir inişi vardır’ misaline inanan biriyim. İnşallah barış için çaba harcayacağız. Türkiye’nin, bölgenin ve şehrin yeniden istikrar kazanması, demokratik zeminde herkes kendi fikirlerini yeniden özgürce ifade edebildiği bir ortam yaratmak istiyoruz. Ama gelinen bu aşamada, çatışma ortamını yükseltmek, Türkiye’nin faydasına değildir. Yüksek tansiyon, yüksek tempo ile Türkiye nereye kadar? Maalesef çok olumlu şeyler olmadı. Bizi sevindiren şeyler olmadı. Tüm olumsuzluklara rağmen yine de umutluyum. Bütün olumsuzluklara rağmen en ufak umut varsa biz onu dile getireceğiz. Ben yaşamım boyunca demokratik ve yasal zeminde çalıştım. Kürt siyasetinde demokratik ve yasal zeminin çok para etmediğini söyleyenlerde var. Yani dağdan, silahtan başka çare yok diyen genç kesimler de, fikir adamı da var. Ama benim inancım ısrarla Kürt halkının yasal ve demokratik zemin anlamında gelişeceğine inandım.
7 Haziran sonuçları HDP için büyük bir avantajdı. Sizce bu avantaj değerlendirilmedi mi? Yoksa değerlendirilmesine izin verilmedi mi?
7 HAZİRAN SONUÇLARI BİZİ MUTLU ETTİ
91 yılındaki seçimlerde belirli bir oy aldık. 2015 7 Haziran’ın da gerçekten Kürt siyasetinin pik yaptığı, yüzde 13’lük gibi muazzam bir oy aldı. Bizim hayalimizde. Ve HDP yüzde 20’leri önüne hedef koyan onun için koşturan, onun için çalışacak olan bir parti konumuna gelmişti. Bu bizi mutlu ederdi. Neden mutlu ederdi? Hem Kürtler hakkını alacak, hem de PKK’li, Asker, Polis ölmeyecekti. Kimsenin burnu kanamayacak. Göç olmayacak. Göçler savaşın en dramatik durumlarıdır. İşte bunlar olmayacak. Bu anlamda 7 Haziran sonuçları bizi çok mutlu etti. İnşallah o zemini tekrar yakalayabiliriz. Ben bunca tecrübelerimden dolayı Hükümet’e de sesleniyorum. İki olguyu ben hatırlatmak istiyorum. Türk Siyasetine. Birincisi HEP’in kuruluşuna neden olan SHP’deki 9 Milletvekili’nin meclis’ten atılması. O zaman SHP Genel Başkanı Deniz Baykal bunu yaptı. Sosyal Demokrat bir parti, Kürt sorununun çözümüne yönelik ilk raporları hazırlayan bir partiydi SHP. Ama Deniz Baykal o dönemde 9 Milletvekilini kovdu. Kovarken de sadece 9 kişiyi kovduğunu sandı. Aslında Kürt halkı o 9 kişiyi kendi onuru olarak gördü. Dinsel Onurdansa toplumsal onur çok farklıdır. Toplumsal onur insanları daha çok incitir. O olaydan sonra Kürtler SHP’den koptu. Ve hala da barışmadılar. Hala bölgede CHP eksilerde.
KÜRTLER DEMOKRATİK ZEMİNDEN KOVULMAK İSTENİYOR
Şimdi yeniden dokunulmazlıklar gündeme geldi. 90’lı yıllara yeniden dönüyoruz. Hükümeti ve Cumhurbaşkanını uyarmak istiyorum. Demokratik zeminden Kürtler kovulmak isteniyor. Siz bugün rahatsız olabilirsiniz, fikirleri beğenmiyor olabilirsiniz ama bu zemini kökten yok etmemek lazım. Milletvekilli arkadaşlarımızın dokunulmazlıklarının kaldırılması demek AK Parti açısından 12 yıllık demokrasi sürecinde bendeki algı şu oldu; 94 yılında Çiller ve Doğan Güreş’in pozisyonuna gelindi. 1994–2016 yani 22 yıl Türkiye demokrasisi açısından geriye gidildi. Yani sil baştan yapıldı. Şimdi Kürt camiasında aynı senaryo oluşacak. Ben işte Kürt siyaseti içinde yasal zemin yapılsın dersem, diyecekler ki; 22 yıldır ne yaptınız? Bak yine başa geldiniz. Yani AK parti ‘Türkiye’yi biz demokratikleştirdik’ iddiasında bulunuyor. Ama gelinen son nokta toplumda, yarın Selahattin Demirtaş’ı ya da Faysal Sarıyıldız’ı aldığınız da, Hatip Dicle’nin, Leyla Zana’nın, Orhan Doğan’ın Selim Sadak’ın alındığı görüntüler Kürt halkının hafızasında canlanacaktır. Bunların ellerine kelepçe vurup içeriye attığınızda o resimler basına yansımayacak mı? Onlara vurulacak kelepçe Kürt halkının şahsına vurulmuş demektir. Her insan bunu isteyecektir. Toplumun algısı, o arkadaşların ellerine vurulan kelepçeyi kendilerine vurulmuş demektir. Toplumsal onur ve gurur budur. Onun için ben yeniden çağrı yapıyorum. Ne kadar Meclis’ten geçmişse özellikle Yargıya, bu arkadaşlarımıza dokunulmasın. Bunu yüksek sesle söylüyorum. Bunu Türkiye’nin faydasına söylüyorum.
DİYALOG DIŞINDA BAŞKA YOL YOK!
Sandığın sonucuna Cumhurbaşkanı da saygı göstermelidir. Yani eğer HDP Diyarbakır’da yüzde 70 yüzde 80 oy almışsa Cumhurbaşkanı buna saygı gösterecektir. Bu arkadaşlar silah zoruyla vekil olmamış. Sandıktan çıkan oy sayımı, Bağımsız yargının seçimden aldığı kararlar kurallar çerçevesinde seçilen arkadaşlarımız. Kürt halkına demokratik zemini yok etmeyin, daraltmayın, tam tersine genişletin ki, silah hergün geri plana itilsin. Süreci demokratik alanı kapatmaması gerekir. Çünkü diyalog dışında başka yol yok. Çatışma, ölüm 40 yıl sürdü, diyalog başladı. 3 yıl insanlar rahat bir yaşam sürdü. 3 yılda ekonomik gelişti, yatırımlar yapıldı. 3 yıl sonra yeniden çatışma başlayınca Diyarbakır yeniden geriye gitti. Şimdi AK Parti ve yargı akli selim düşünmeli. ‘Biz 12 yıllık iktidarımızda ülkeyi ileriye götürdüğümüz iddiası vardı. Ama 94 algısına gelirsek Türkiye’yi 22 yıl önceki noktada çakılı kaldığının algısı olacak.
Vekillere dokunulursa, karşılığı ne olur? Nasıl bir tepki verilir?
YİNE ÇATIŞMA VE ŞİDDET ORTAMI OLUR
Demokratik zeminler azalır. Sonuçta bizlerde Ortadoğu insanıyız. Yani Türklerde Ortadoğu insanıdır. Avrupalı değiller. Duygular öne çıkıyor. Mantık geriye gidiyor. Çatışma ortamı, şiddet ortamı olacak. Şiddetlendikçe 3 polis ölmüş, 7 PKK’li ölmüş fark etmiyor. İkisi de bu ülkenin ortak paydası olan vatandaşlıkta birleşiyorlar. Yani ölen Gerilla’da bu ülkenin Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı. Ölen polis, askerde bu ülkenin vatandaşı. Vatandaşın ölümünden başka bir sonuç getirmeyecektir. Yani yok olma diye bir şey yok. Yani olmayacaktır. Denendi. Şeyh Sait isyanından bugüne kadar bütün iktidarları yok ettik. Sosyolojik olarak mümkün değil. Artık Kürt sorunu en ağır sonucu ne olacak? Türkiye’nin kontrolünden çıkacak. Uluslar arası bir sorun olacak. Kürdistan 4 parçadır. İran, Suriye, Irak’ta var. Şimdi de Ortadoğu yeniden dizayn ediliyor. Bölgede emperyal güçler ortada. Suriye’de Kürtler var, onlarla diyalogdalar. Türkiye kendi problemini çözemezse sorun uluslar arası gündeme taşınır. Orda da çok hayırlı sonuçlar çıkmaz. Kürtlerle, Türkler halk bazında bir problemlerinin olduğunu görmüyorum. Halk bazıda bir sıkıntı yok. Yani o hendeklerden sonra Kürt halkı çok ayrılmadan yana değildi.
Sur, Silopi, Yüksekova, Cizre’deki hendeklere gelirsek. HDP’ye tepki doğdu? HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ve bazı vekillerin son sur ziyaretinde esnaf ve vatandaşların tepkisini gördü. Bu algıyı nasıl yıkmayı düşünüyorsunuz?
DEVLETTE, PKK’DE DEMOKRATİK ZEMİNİ TERK ETMEMELİ
Türkiye’de, Devlette, PKK’de ve Kürt siyasal hareketi de demokratik zemini terk etmemeli. Burada da en büyük şey, siyasetçiye düşüyor. Yani silahlar konuştuğunda siyasetçilerin rolü azalıyor. Yani sayın Demirtaş’ın rolü azaldı, sanki Erdoğan’ın rolü çok mu arttı. Bu süreçte Vali’nin rolü çok mu vardı. Sur’da son sözü tankı, topu oraya sürenler söylüyordu. Hani sokağa çıkma yasağı kaldırılsın derken, son sözü tankı oraya gönderen kişiler söylüyordu. Askeri vesayet söylüyordu.
BU SÜREÇLER BAŞKOMUTANLIKLARIN SÜRECİDİR
Bence Kürt sorunu artık AK Parti ve Erdoğan’ın inisiyatifinden çıktı Genelkurmay’ın inisiyatifine geçti. Artık Kürt sorunundaki asli politikaları değişir ya da değişmez temel argümanları bu saatten sonra Genelkurmay’ın. Bu çatışma ortamı AK Parti’ye de bir fayda sağlamadı. Cumhurbaşkanı eğer kendini bir siyasi kimlik olarak görüyorsa problem yok. Yok, ben başkomutan’ım diyorsa problem var. Zaten bu süreçler başkomutanlıkların sürecidir. Bu anlamıyla bu süreç yeniden soğukkanlı bir şekilde değerlendirilmeli, suçlu ya da suçsuz şeklinde çok tartışmaya gerek yok. Burada ilk zemini bu dokunulmazlıklar konusunda daha akli selim düşünerek, vekil arkadaşlarımıza dokunulmamalı. 5 Haziran’daki mitingimizde “irademe dokunma, sandığın sonuçlarına saygılı ol” yani AK Parti sayın Erdoğan paralel yapı ile mücadeleye girerken yerel seçime girerken, durmadan meşruiyetini sandıktan aldı. Paralele karşı güçlülüğü sandıktan geldi. Şimdi sen gücünü meşruiyetini sandıktan alıyorsan gücünü sandıktan alan diğer vekillere, siyasetçilere karşı başka arayışlara girmemen gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır’da ziyaretinde süreç’le ilgili açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
TÜRKİYE KÜRTLERİN SURİYE VE IRAK’TA KAZANDIĞI HAKLARA SAYGI GÖSTERMELİDİR
Bunlar slogandır. Bakın PKK, Sayın Öcalan’ın 2011’deki görüşmelerinden sonra silahın sıkılmayacağını belirtti. Yani PKK Türkiye’de demokratik bir zemin olduğunu hissettiği anda, o zeminler, adımlar atıldığı zaman Öcalan bu konuda Türkiye ile savaşmamayı garantiledi. 30 yıldır bu hareketin içindeyim. Kandil PKK farklıdır diye bir şey yok. Şimdi Türkiye şunu yapacak, Türkiye Suriye’deki, Irak ve İran’daki Kürtlerin bir hak kazandığı zaman diyecek ki bunlar benim vatandaşlarımla kan bağları var. Kürtler bir hak kazandıysa bunu saygıyla karşılamalıdır. İran’da Suriye’de Kürtler bir hak kazandığı zaman itiraz etmemelidir. Bu 90 yıllık bir yanlıştır. Niye yanlıştır? Barzani Irak’ta federal bir yapı oluşturdu. O tarihte iktidarda bulunanlar ‘kırmızıçizgimiz’ yorumları yaptılar. Ama gel gör ki, Irak’ta bir Kürdistan oluştu. Kürdistan’da ekonomik ve psikolojik olarak en büyük faydayı Türkiye Cumhuriyeti gördü. Yılda 25 milyar dolar ticari anlaşma yaptı. Şimdi Suriye’de de öyledir. Suriye’deki Kürtlerin de Türkiye ile bağları var.
TÜRKLER, KÜRTLERLE İYİ İLİŞKİLER İÇERİSİNDE OLURSA DÜNYADA EKONOMİK ANLAMDA İYİ BİR YERE GELİR
Kürtlerde bu konuda nettir. Suriye’nin birliği ve bütünlüğü içerisinde, demokratik, federal bir yapıyı Suriye’deki iç dinamikler kabul ediyorsa Kürtler, Araplar kabul ediyorsa Türkiye buna saygılı olmalı. Kürtlerde onlara saygılı olmalı. Yani Kürtler orada böyle bir hak kazandı. Irak’ta zaten bir hak var. Türkiye, iki Kürt yapılanmasıyla iyi ilişkiler içinde olduğu zaman (Osmanlı dönemindeki gibi) ekonomik olarak Dünya 17.’si olmaktan çok daha öteye gidecektir.
Yeni Hükümet kabinesi ile ilgili neler söyleyeceksiniz?
BAŞKAN OLSAN NE! OLMASAN NE!
Erdoğan dünyaya şunu yansıtmak istiyor. ‘en güçlü benim, benden daha güçlüsü yok. Ak Parti’de benim borum öter. İşte ben yapıyorum’ o imajı veriyor. ‘Ben başkan olacağım’ diyen Sayın Erdoğan’ı uyarmak istiyorum. Şuanda sen temel politikaları belirlemiyorsun. İttifak yaptığın ya da boyun eğdiğin Genelkurmay yapıyor. Yani Kürt sorununda sen başkan olsan ne olmasan ne! Çünkü Kürt sorunun temel belirleyicileri askerlerdir. Suriye politikasının temel belirleyicileri de askerler, Avrupa Birliği’yle ilgili ilişkiler yine onlar. Yani sen asgari ücreti artırdın, artırmadın çok önemli değil. İktidar olgusunun temel odak noktalarını Erdoğan kaçırdı. Ne istiyor? Neyin iktidarı olacak. ‘Otoban yapacağım! Onun kararını ben veririm’ Ver ne olacak. Bu kadar milleti germeye gerek yok. Çince kursunun izni bile Genelkurmay veriyor. Bir dil kursunun açılışında Genelkurmay’ın görüşü alınıyorsa sen iktidar değilsin. Başkan olsan da boştur. Türkiye’nin dengelerini bozuyor. Bu yapılanma Türkiye’de yasamanın aleyhine bir durumdur. Yasamanın güçsüz olduğunu, yürütmenin çok ama çok güçlü olduğunu görüyoruz. İşte bu noktada Yasamanın zayıflığını Erdoğan dünyaya kanıtlıyor. O zaman Türkiye’nin güvenliği sıkıntıdadır. Yargının zayıflığı da kanıtlanıyor.
HDP’nin 5 Haziran’da yapacağı miting ile ilgili neler söylemek istersiniz? Seçmenlerinize çağrınız olacak mı?
HALKIMIZIN GÜÇLÜ BİR KATILIM SAĞLAMASINI İSTİYORUZ
Biz 5 Haziran’da bir miting yapacağız. Orada dokunulmazlıklar ve Belediye başkanlarımıza yönelik baskılara ilişkin bu mitingi yapacağız. Yani sandıktan çıkan iradeye saygı duyun’ diyeceğiz. Halkın şunun için gelmesini istiyoruz. Demokratik zemin kaybolmasın. Miting güçlü olursa ben inanıyorum ki Dokunulmazlıklar ve Belediye Başkanlarının üzerindeki baskı azalır. Demokratik zemin güçlü olarak kalır. Diyelim ki demokratik zemini Kürtler kaybetti. Ne oldu? Dağ ve silah kazanır. O zaman süreç mevcut süreçten daha kötü olur. Bunun için demokratik zeminin daha da güçlenmesi için veya eski müzakere ortamına dönülebilmesi için vekil arkadaşlarımız meclis’ten atılmamalı. Belediye başkanlarımız iyi veya kötü atılmamalı, onlara sandıkta ders verilmeli. Eğer kötü iseler 2019 yılında seçim var. Seçmenler gider oyunu verir ya da vermez. Barış için yeniden zemin arıyoruz. Bu zemin için mitinge güçlü bir katılım olursa mutlu oluruz. Dokunulmazlıklar belki daha makul bir şekilde ertelenir ya da vazgeçilir. Bu noktada barış zemini oluşur. İnşallah 1 Eylül Dünya barış gününde daha mutlu, daha coşkulu, silahların sustuğu, EYP’nin patlamadığı, şehir içinde insanların kendini güvende hissettiği bir ortam oluşur. Onun için bu demokratik eylemliklere katkı sunmalarını bekliyorum.
Süreçten umutlu musunuz? Yani yeniden çözüm sürecine dönülebilir mi?
ÇÖZÜM SÜRECİNE YENİDEN DÖNÜLMELİDİR
Tabiî ki kesinlikle çözüm sürecine yeniden dönülmelidir. Eğer Devlet Suriye hesabını yapıyorsa, Suriye’de Kürtler bir aktör. Bakın Kürtler çağrılmadı Cenevre’de masa kurulamadı. Kâğıt üzerinde kaldı. Şimdi sahada Kürtler Suriye üzerinden bir hak elde edecek. Yine de kalın çizgiyle söylüyorum. Suriye’nin birliği ve bütünlüğü içerisinde Demokratik Federal bir devlete Suriye’nin dinamikleri de buna evet diyorsa, Türkiye niye hayır diyor. Sınırlar ve vizeler kaldırılırsa Türkiye Ortadoğu’daki en büyük güç olacaktır. Kürtlerle kavga ederek değil, barışarak Türkiye Ortadoğu’da bölgesel güç olur. Ama Türkiye Kürtlerle kavga ederse, komşularıyla kavga ediyor, kendi evinin içinde kavga çıkarıyor. Gücünü ve enerjisini burada harcıyor. Kürtler de barışmaya hazır. Ben Sayın Öcalan’ın Türkiye’ye karşı silah kullanmayın lafını çok önemsiyorum. Bunu rast gele söylememiştir. Ve bu düşüncesini de PKK uygular diye düşünüyorum. (Sait BAYRAM’ın Özel Röportajı)
Facebook Hesabınızla Yorum Yapabilirsiniz
YORUMLAR
BENZER HABERLER
KÖŞE YAZARLARI
Tüm Yazarlar- kilis escort
- trabzon escort
- nevşehir escort
- kocaeli escort
- çeşme escort
- osmaniye escort
- ürgüp escort
- ısparta escort
- rize escort
- ağva escort