Son Dakika
HDK, HDP, PAK, MHD ve MAZLUMDER Diyarbakır Şubesi, Roboski katliamının 4’üncü yıl dönümü nedeniyle birer yazılı açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, Roboski katliamının ne ilk ne de son katliam olmadığı vurgulanarak, Ankara, Suruç ve Diyarbakır katliamları ile bugün süren katliamların aynı zihniyetin ürünü olduğu belirtildi. Katliamcıların iktidar tarafından “korunduğu” iddia edilen açıklamada, bu katliamlara örgütlü halk gücüyle cevap verileceğini ifade edildi.
Şırnak’ın Uludere ilçesi sınırında Aralık 2011’de, F-16 savaş uçaklarının yaptığı bombalama sonucu 17’si çocuk 34 Roboskili köylünün katletmesinin üzerinden geçen 4 yıla rağmen, olay aydınlatılmadı. Katliamın yıldönümü nedeniyle HDK, HDP, PAK, MHD ve MAZLUMDER Diyarbakır Şubesi tarafından yazılı açıklamalar yapıldı. Hakların Demokratik Kongresi (HDK) tarafından yapılan açıklamada, dönemin Başbakanı Erdoğan’ın, Genelkurmay Başkanı’na katliamdan dolayı teşekkür ettiği hatırlatıldı.
“KATLİAM GİZLENDİ”
Katliam sorumlularının iktidar tarafından korundukları iddia edilen açıklamada, hükümetin de herhangi bir açıklama yapmadığına dikkat çekildi. Sonuçsuz bırakılan yargılamaya işaret edilen açıklamada, “Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma sonunda ‘görevsizlik’ kararı verildi. Genelkurmay Askeri Savcılığı ise ‘takipsizlik’ kararı verdi. TBMM Komisyonu, AKP’li üyelerin sayısal çoğunluğu nedeniyle katliama ilişkin hazırladığı raporda failleri, emir ve talimat verenleri gizlemeyi başardı” hatırlatması yapılarak, “Her zamanki gibi failler için cezasızlık, mağdurlar için ise düşman ceza hukuku uygulandı” denildi.
“ROBOSKİ DEVAM EDİYOR”
Roboski katliamından sonra da devletin tavrının değişmediğinin savunulduğu mesajda, Suruç, Diyarbakır ve Ankara bombalamaları ile son dönemlerde Kürt kentlerinde geliştirilen kıyımların aynı zihniyetin devamı olduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi: “Roboski katliamı, hükümet ve devletin ne ilk ne de son katliamı oldu. Özel harbin öldürme serbestîsi devam etti. Kobane’yi destek eylemlerinde 40’tan fazla yurttaş, sonrasında Suruç’ta 33 genç devrimci, ardından Ankara Barış Mitingi katliamında 100 işçi-emekçi katledildi. Bugünlerde ise, Kürdistan’da başlayan özyönetim ilânlarına hükümetin verdiği karşılık, sokağa çıkma yasakları ve ilçe merkezlerinin ordu, özel tim ve polis kuvvetlerince kuşatılarak yoğun bir saldırı başlatılması oldu. Bugün de Cizre, Nusaybin, Silopi, Sur, Dargeçit ve Silvan ilçelerinde halkın yaşam hakkını ihlal edecek düzeyde artarak devam eden bu kuşatmalarda 45’i çocuk onlarca yurttaşımız öldürüldü, binlerce insan ise göç etmeye zorlanarak kuşatma alanlarını terk etmek zorunda bırakıldı. Tanklar, evlere ve tüm yaşam alanlarına bombalar yağdırmaya devam ediyor.
“HALK GÜCÜ İLE CEVAP VERECEĞİZ”
Roboski katliamını da, devlet tarafından halklarımıza yapılan diğer katliamlar gibi unutmayacağız, unutulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bütün bu katliamların faillerinin ortaya çıkarılması, sorumluların âdil mahkemeler önünde yargılanmasının sağlanması için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mücadelemizi sürdüreceğiz. Katilleri biliyoruz ve cezalandırmanın tek yolunun halkların birleşik örgütlü mücadelesini yükseltmekten geçtiğine inanıyoruz. Halklarımızı Kürdistan’da yaşanmakta olan ve devletin hiçbir yasa tanımadan uyguladığı şiddetli saldırılara gözlerini kapamamaya, kulaklarını tıkamamaya ve yeni Roboski’lerin habercisi olan bu saldırı iklimine dur demek için mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.”
HDP: “HİÇ BİRİNİN İFADESİNİ DAHİ ALMADI”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada ise, “Dört yıl önce, devletin savaş uçakları, çoğu çocuk ve genç 34 insanı bombalayarak katletti. Roboski Katliamı’nın üzerinden dört yıl geçti, ancak sorumlular yargı önüne çıkarılmadı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturmada, şüphelilerin isimleri dahi tespit edilmeden görevsizlik kararı verildi. Katliamın asker, sivil, bürokrat ve siyasetçi sorumluları korundu. Dava dosyası döndü dolaştı, katliamın emrini veren karargaha teslim edildi. Genelkurmay Askeri Savcılığı da, kurum içi yazışma yoluyla katliamın gerçekleştiği emir komuta zincirini tek tek tespit etmesine rağmen, faillerin hiç birinin ifadesini dahi almadı ve takipsizlik kararı verdi. Buna itiraz başvurusu ise katliama imza atan Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nca reddedildi. Dönemin Başbakanı Erdoğan, Genelkurmay Başkanı’na bu harekat için teşekkür etti. Meclis’te kurulan komisyonun AKP’li çoğunluğu da, katliamın üstünün örtülmesi için raporlar yazdı. O günden bugüne, başta Roboski’li aileler olmak üzere toplumdaki tüm vicdanlı bireylerin ve demokratik kurumların talebi, sorumluların yargı önüne çıkarılması oldu. Partimiz başta olmak üzere, çeşitli sivil toplum ve insan hakları kuruluşları, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler, hukukçular ve Barolar hukuki sürecin takipçisi oldular, oluyorlar” denildi.
“SON DERECE PLANLI VE BİLİNÇLİ YAPILMIŞTIR”
Açıklamda, “Şu çok açık ki, Roboski Katliamı, Kürt halkına yönelik özel savaş politikalarının bir sonucudur, son derece planlı ve bilinçli yapılmıştır. Yine dün Suruç’ta, Ankara’da yapılan katliamlarda olduğu gibi. Ve bugün sokağa çıkma yasaklarında ve ilçe merkezlerinin ordu, özel tim ve polis kuvvetlerince kuşatılarak yoğun saldırı altında tutulmasında olduğu gibi. Roboski’de öldürülen sivil yurttaşların hesabını vermeyen siyasi iktidar, bugün de Cizre, Nusaybin, Silopi, Sur, Dargeçit, Silvan ve diğer ilçelerde sivil halkın yaşam hakkını ihlal ediyor. İnsan hakları kuruluşlarının raporlarında da açıklandığı gibi çoğu çocuk, kadın ve yaşlı yurttaşlarımız her gün öldürülüyor. Yüzbinlerce insan göçe zorlanıyor. O gün savaş uçakları ile bombalayanlar, bugün tanklarla, havan topları ile ilçeleri yaşanmaz hale getiriyor. Bunların hepsi halklarımızın ortak ve eşit yaşama iradesine; Kürt halkının demokrasi, özgürlük ve eşitlik taleplerine indirilmiş darbelerdir” ifadeleri kullanıldı.
“ÜSTÜNÜ KAPATMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR”
“Bizler biliyoruz ki, insanlık dışı uygulamaları yok saymak, unutturmak ya da üstünü kapatmak mümkün değildir. Sadece geçmişle değil, bugün yaşananlarla da yüzleşmek, hakikatleri ortaya çıkarmak vazgeçmeyeceğimiz bir amaçtır” denilen şu ifadeler yer aldı; “Roboski Katliamı’nın üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, bu katliamın failleri yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmadan kalıcı, adil ve onarıcı bir toplumsal huzur sağlanamayacaktır. Roboski’de yaşanan katliamın unutturulmasına müsaade etmeyeceğiz. Türkiye halkları, demokrasi ve barış güçleri bu hesabı sormak için kararlı bir şekilde mücadeleyi sürdürecektir. Aynen bugün devletin hiçbir yasa tanımadan uyguladığı saldırılar karşısında susmadığımız gibi. Sokağa çıkma yasakları ile sürdürülen katliamı durdurmak, sorumlularından uluslararası alan dahil tüm hukuk ve siyasi zeminlerde hesap sorulmasını sağlamak için mücadele edeceğiz.”
MHK: “İLKELER TAMAMEN İHLAL EDİLMİŞTİR”
Mezopotamya Hukukçular Derneği (MHD) tarafından da şu açıklama yapıldı; “28 Aralık 2011 tarihinde, Şırnak İli Uludere İlçesinin Roboski köyünde Türkiye Cumhuriyetinin kanlı tarihine yeni bir katliam eklenmiştir. Türk savaş uçaklarının yapmış olduğu bombalama sonucunda 17’si çocuk olmak üzere 34 Kürt katledilmiştir. Yapılan katliamla ilgili olarak devlet ve hükümet yetkilileri, sorumluları ortaya çıkaracaklarını taahhüt etmiş ancak aradan geçen sure zarfında bırakın sorumluların ortaya çıkarılmasını, ortaya çıkarılmaması için idari makamlar olağanüstü bir çaba sarfetmiş yargı mekanizması ise ulusal ve uluslararası hukuk tarafından güvence altına alınmış olan etkin soruşturma ve adil yargılama ilkelerinin tamamını ihlal etmiştir. Bugün yine Kürdistan’ın il ve ilçelerinde, Türkiye’nin altına imza atmış olduğu uluslararası hukuka uygun olmayan, dayanağını Anayasadan almayan yasadışı idari kararlarla sokağa çıkma yasakları ilan edilmektedir. Nüfusu 50 bin ila 250 bin arasında değişen yerleşim birimlerinde idari bir kararla ilan edilen sokağa çıkma yasakları neticesinde; İnsani ve hukuki hiç bir ölçü gözetilmeden onlarca çocuk kadın genç yaşlı yurttaşımız özel yetkilerle donatılmış “güvenlik” görevlileri tarafından infaz edilmektedir. Katledilen sivil insanların cenazelerinin defnedilmesine izin verilmemekte,, cenazeler sokağa çıkma yasağının kaldırıldığı tarihe kadar vuruldukları yerde kalabilmekte veya buzdolabında saklanmaktadır. Yaralanan insanlara sağlık hizmetinin sunulması için, aranan sağlık kuruluşları, “güvenlik” görevlilerinin engellemesinden dolayı sağlık hizmeti sunulamamakta, yaşlı analarımız savaş zamanlarında olduğu gibi başlarındaki beyaz tülbentlerini çubuklara takıp yaralılarını hastaneye götürmeye çalışırken yada açlıktan ölecek duruma gelen çocukları yasaklanan alandan çıkarmaya çalışırken vurulmaktadırlar.
“YAPILANLAR SAVAŞ SUÇUDUR”
Yaralanan sivillerin bir çoğu yaşatılabilecekken sağlık hizmeti verilmediği yada sağlık hizmeti alınmasına müsade edilmediği için ölüme terkedilmektedir. İnsanlarımızın yaşadığı yerleşim birimlerinde oturdukları evlerin tankla topla ateşe tutulduğunu, haritadan silinmek istendiğini izlemekteyiz. Esnaflarımızın işyerlerinin aylardır kapalı durumda olduğu için ekonomik olarak tükendiklerini izlemekteyiz. Yüzbinlerce çocuğumuzun okul yüzü göremez olduğunu, kadim topraklarda yaşayan kadim kültürlerin ortak mirası olan tarihi yapılarımızın devlet tarafından tahrip edildiğini ve haritadan silindiğini üzülerek ve içimiz kan ağlayarak izlemekteyiz. İnsanlarımızın haksız ve hukuka aykırı olarak gözaltına alındığını işkenceye tabi tutulup tutuklandıklarını, gözaltına alınanlara, hukuki yardıma ihtiyacı olan kişilere hukuki yardımda bulunma olanağının kalmadığını, halkın adalete erişim hakkının ortadan kaldırıldığına tanık olmaktayız. Bütün bu yaşananların bir savaş durumu olduğunu ve yapılan ihlallerin ise savaş suçu olduğuna tanıklık etmekteyiz. Gerek Roboskide ve gerekse de Sokağa çıkma yasaklarıyla Sivillere yönelik yapılmış olan hava bombardımanı ve diğer suçların demokratik toplumlarda kabul edilemez olduğu gibi yapılan katliamların, uluslararası insancıl hukuk kurallarıyla ve silahlı çatışmada kuvvet kullanılmasını düzenleyen uluslararası sözleşmeleri de açık bir biçimde ihlal etmek suretiyle savaş suçu işlenmiştir.
“SİLAHLAR DEVREDEN ÇIKARILMALI”
Kürt halkına, onun sosyal kültürel ve tarihi değerlerine yönelik yapılmış saldırıların faillerinin ortaya çıkarılmamış olması ve yapılmakta olan saldırıların aralıksız bir biçimde devam etmesi durumunda, toplumsal ayrışmanın derinleşeceği, mevcut duruma dahi dönmeyi imkansızlaştıracak bir surece evrileceğine ilişkin tehlikeyi hatırlatmak istiyoruz. Kürt Sorunun çözümü ve toplumsal barışın tesisi için silahların devreden çıkarılarak diyalog ve müzakere sürecine başlanması, devlet tarafından geçmişte yapılmış olan ve Roboski ile devam eden ve halen süren katliamlarla yüzleşmek, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve sorumluların yargılanmasının sağlanması ile mümkün olacaktır. Mezopotamya Hukukçular Derneği olarak yapılmış olan Roboski katliamı ve diğer katliamları bir kez daha lanetliyor, katliamın hukuksal sürecinin takipçisi olacağımızı kamuoyuna bir kez daha ifade ediyoruz.
MAZLUM-DER: “HÜKÜMET NEDEN HALA SESSİZ?”
MAZLUMDER Diyarbakır Şubesi şu açıklamayı yaptı; “Şırnak’ın Qileban (Uludere) ilçesi Bujeh (Gülyazı) ve Roboski (Ortasu) köylerinden Irak’a sınır ticareti için giden ve köylerine dönmekte olan köylülere, sınırın sıfır noktasında 28 Aralık 2011 tarihinde saat 21.30-22.30 sularında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait savaş uçakları tarafından bomba yağdırılarak çoğu çocuk 34 kişinin ölümüne yol açılmıştı. Roboski katliamı, Enfal operasyonu, Halepçe katliamı, Dersim, Zilan ve doksanlı yıllardaki faili meçhuller gibi, Kürt meselesini “terör ve şiddet” sorunu olarak algılayan devlet aklının utanç veren katliamlarından sadece bir tanesidir. Yıllardır “terörle mücadele” adı altında yapılan yargısız infaz ve katliamların devamıdır. Katliamın hemen ardından yandaş medyanın suskunluğu, devlet yetkililerinin utanç verici nefret söylemleri, dilenmeyen bir tek özür, katledilenlerin yakınlarına reva görülen tehdit ve gözaltılar hala ilk günkü kadar hafızalarımızda tazedir. 4. yılında hala operasyon kazası denilerek üstü örtülmeye çalışılan, faili devlet olan bu katliamda hükümet neden hala sessiz? Sadece bir albayın görev yerini değiştirip, Genelkurmay Başkanını tebrik eden dönemin Başbakanı, Roboski’yi gündeme getirenleri kriminalize ederek hedef göstermiş ve olayı örtbas etmeye çalışmıştır.
“GERÇEKLER GÜN YÜZÜNE ÇIKMALI”
Bugün (dün) 28 Aralık 2015. Tam 4 yıl oldu ve Roboskililerin adalet arayışı maalesef yanıtsız kalmaya devam ediyor. Yapılması gereken, gerçekleri örten düzmece bir rapor hazırlamak, oyalamak değil, gerçeklerin bir an evvel gün yüzüne çıkarılması ve sorumlularının acilen yargılanmasıdır. Aksi halde yüzlerce yıl geçtikten sonra geçmişle yüzleşmek adına dilenecek olan özürlerin hiçbir ehemmiyeti kalmayacaktır . Demokrasi ve insan hakları, hak sahibine zamanında teslim edilmelidir. Biz insan hakları savunucularının nezdinde, kendi vatandaşını bombalayan bir devlet, ölenlerin ailelerinden ve Kürtlerden bir özür dahi dilemediği sürece hukuk devleti olma meşruiyetine sahip değildir.
PAK: ROBOSKİ KATLİAMI’NI UNUTMAYACAĞIZ!
Kürdistan Özgürlük Partisi de, yaptığı yazılı açıklamada, 4 yıl önce bugün, 27 Aralık 2011’de, Roboski’de 19’u henüz çocuk yaşta 34 Kürd genci kaçakçılık yapıyorlar gerekçesiyle Türk Devleti tarafından hunharca katledildiklerini ifade ederek, “Evet, 19’u henüz 18 yaşında bile değildi. Ancak halkımız Dersim’de Zilan’da Ağrı’da ve daha bir çok yerde bununla karşılaşmıştır. Roboski, Kürdistan tarihine kapanmayan bir yara olarak geçmiştir. Tıpkı 33 kurşun yarası gibi… Devlet, açık bir şekilde planlayıp tasarlayarak, Kürdistan halkına karşı yıllardır gerçekleştirmiş olduğu katliamlarını, Roboski’de de bir kez daha sahnelemiş ve 34 genci resmi jetleriyle bombalayarak katletmiştir. Bu katliam, doğrudan sivil halkımızı hedef almıştır. Yürütülen soruşturma neticesinde, katliamın gerçekleştirilmesinde askeri yöneticilerin her hangi bir kusuru bulunmamış ve dava dosyası kapatılmıştır. Türk devleti Roboski’nin faillerini bulmadığı sürece dialog, çözüm süreci vb. şekillerde söylenecek hiçbir lafın kıymeti harbiyesi olmayacaktır” denildi.
DEVLETİN ŞİDDET VE HUKUKSUZLUK POLİTİKASI SÜRÜYOR
Devletin anti-Kürt, şiddet ve hukuksuzluk esaslı politikası dün Roboski’de bugün de Kuzey Kürdistan’ın diğer il ve ilçelerinde aynı şekilde devam ettiği ifade edilen açıklamada, “Birçok yerleşim yerinde hendek ve barikatları da bahane ederek hiçbir gizlilik gerektirmeyecek şekilde devlet tam da kendisini tarif edercesine ilçeleri abluka altına almakta, insanları aç,susuz bırakmaktadır. Her gün ölüm haberleri gelmektedir. Türk devletine bu yıkım ,ölüm ve şiddet siyasetinden vazgeçmeye Kürdistan’ın özgürlük mücadelesini bu siyasetle engelleyemeyeceğini görme çağrısında bulunuyoruz”