Son Dakika
Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Burç Baysal, 1 Kasım seçimlerini, çatışmalı süreci ve bölge ekonomisini değerlendirdi. Bölge ekonomisinin geçmişten gelen bazı değer ve dengelerle zar zor tutunurken, son 5 ayda yaşanan çatışma ortamı ciddi bir şekilde genel ortama zarar verdiği gibi bölgenin ekonomisini de bitme noktasına getirdiğini söyledi. Kürt siyasi hareketi tarafından yönlendirilen özerklik talebinin de zamanlama ve yöntem açısından inanılmaz hatalı olduğunu ifade eden Baysal, Kullanılan yöntem ve araçlar aslında çok meşru olan bir hakkı zedelediğinin de farkına varılması gerektiğini değindi.
TÜRKİYE 7 HAZİRAN’DA FIRSATI KAÇIRDI
1 Kasım ve öncesindeki 7 Haziran seçimlerini kıyaslayabilir miyiz? 5 ay da ne değişen ne oldu?
7 Haziran seçimleri aslında Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından belki, 90 küsur yıldır bir devletin demokrasi çıtasının yükselteceği bir sonuçtu. Türkiye bunu kaçırdı. O aritmetik belki bazı partiler genel anlamdaki düşüşleriyle düşünebilirler ama genelde yarınlarını düşünüyorlarsa o seçimin sonuçlarıyla bir ortaklık kurup ülkeyi yönetmek genel anlamda yönetmek Türkiye’ye iyi hizmetler verecekti. Tabi 7 Haziran seçim sonuçlarının arkasında 4–5 aylık çatışma süreci ister istemez insanların kafasında sivil siyasetin kendi seçim sonuçlarına göre şekillendirdiği bir ortam yarattığını düşünüyor ki bu çok acı bir şey gerçekten. Kendilerini sivil siyasetçi diye ortaya koyan toplumun vekilliğini alan insanların yaşam hakları konusunda kısıtlamalara girmeleri gerçekten kabul edilecek bir şey değil.
7 HAZİRAN SONRASI GELİŞMELER AKP’NİN YENİLİKLERİNİ BİR ÇIRPIDA GERİYE GÖTÜRDÜ
7 Haziran seçim sonuçlarının arkasında gerçekleşenler Türkiye’yi inanılmaz demokrasi anlamında 10–12 yıllık AK Parti’nin birçok yenilik ve reformlarına rağmen bir çırpıda geri götürdüğü bir ortama denk getirdi ki hala da 1 Kasım seçim sonuçlarından sonra da bu durumları yaşıyor. Hukukun tarafsızlığını, hukukun insanların düşüncelerine göre değişkenlik gösterdiği yapılarda, ne sürdürülebilir bir demokratik yaşam olur, ne sürdürülebilir bir ekonomik yaşam olur.
SONUÇLAR TÜRKİYE DEMOKRASİSİNİ GERİYE GÖTÜRDÜ
Bu açıdan bu sonuçlar ve sonuçların getirdiği yapılanmalar Türkiye’nin demokratikleşmesini ileriye götüreceğine bayağı bir geri götürdüğünü söyleyebilirim. Yeni kurulacak hükümetler birlikte oluşacak tablo ve alacakları politik riskler nelerdir şuan kestirmek çok olanaklı değil. Ama seçim sonuçlarından sonra hali hazırda geçici hükümet ve Cumhurbaşkanının tavırları 7 Haziranda kaldığı yerden devam ettiğini gösteriyor ki, bunlar toplumun hiçbir katmanından bir kazanç getirecek işler değil. Sadece günlük ve belki bir şekilde topluma kabul ettirme politikaları ki geçmiş tarihinde Türkiye bunları çok yaşamış ve bunların acı sonlarıyla da mücadele etmiştir. 2015 yılını bitirdiğimiz bu dönemlerde böylesi bir yapılanma Türkiye’nin hak ettiği bir yapılanma değil. Türkiye kendi iç dinamikleriyle 100 küsur milyar dolarları bulan ihracat yapılanmasıyla inanılmaz inoaktif ürünler üretmesiyle geldiği yerdeki konumlanmasını hızlıca kaybediyor. Bu açıdan siyaset yürütenlerin biran önce akli selim düşünmeye ve üslup ve söylemlerini düzeltmeye davet etmek lazım.
15 Ekim’de KCK eylemsizlik kararı almıştı. Ancak son 4 gün önce bu eylemsizlik kararını sona erdirdiğini açıkladı. Eylemsizlik kararının sonlandırılmasında Hükümetin yaptığı operasyonların etkisi olduğu belirtiliyor. Bunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
SİYASİ KAZANIMLAR GÖZ ARDI EDİLMEMELİ
Çatışan güçler anlamına baktığınız zaman şöyle bir yorum çıkıyor; Bir tarafta eylemsizlik kararı almış bir yapı, diğer tarafta da üzerine giden bir yapı. Bunu bu ortamda değerlendirdiğiniz zaman eylemsizlik kararını bozmalarını tasvip etmesek de anlaşılır. Ama Kürt siyasal hareketinin göz ardı ettiği bir şey vardır; Türkiye’de siyasal anlamda ciddi kazanımlar elde etti. Ve şuan o düşünceleri savunan siyasi aktörler, Türkiye’de kendilerini kabul ettirdiler. Ve genelde de baktığınız zaman, Kürt siyasal hareketinin var oluşu ile ilgili istediği düşünceleri savunan onlarca sivil toplum örgütü var. Yani topyekûn baktığınız da gerek siyasi aktörler, gerekse sivil anlamda inisiyatif olan şahıslar, bu düşünceleri uzunca sürse de çatışmasız bir ortamda daha net Türkiye toplumuna aktarabilme kabiliyeti ve olanağı içerisindeler. Bunları göz ardı ettiklerini düşünüyorum. Bugün Türkiye’de Kürtlerin silahlı eylemlerle, silah kullanaraktan bir varlık göstermesinin asla ve asla doğru olmadığını düşünüyorum. Yani bugün geldiğimiz koşullarda birçok şey belki anayasal düzen içerisinde kabul görmemiş olabilir. Ki bunlar doğal haklardır ve her eşit yurttaşın faydalanması gereken haklardır. Bununla ilgili birebir konuştuğun zaman kimsenin konu ile ilgili üzerinde yorum yapma şansını olmadığını söylemek isterken, bunların kazanımlarının bu saatten sonra bu kazanımlardan sonra, bu kadar kendini ispat eden kadroların olduğu ortamda tekrardan silahı bir araç olarak kullanması, Kürtlerin asla ve asla Türkiye toplumu içinde menfaati olmadığını düşünüyorum. O açıdan örgütün biran önce eylemsizlik kararını yeniden gözden geçirip, eylemsiz bir şekilde bu düşünceleri savunan siyasi aktörlerin önünü açacak olanaklar yaratması lazım. Zaten Ortadoğu coğrafyasında yaşanan karmaşık durumla ilgili kürt siyasi hareketi inanılmaz inisiyatifler aldı ve halen çatışmalar devam ediyor. Bu açıdan bu topraklarda özellikle yukarı Mezopotamya da yaşayanların artık silaha ait oluşumların olmadığına dair kendilerinin de çok net görmesi lazım.
KÜRT SORUNU SİLAHLA ÇÖZÜMLENEMEZ
Yani Kürt sorunun silahla çözümlenemeyeceğini anlamaları gerekiyor. Öyle mi?
Kesinlikle… Ne Türkiye Cumhuriyeti devleti’nin silah kullanaraktan Kürt halkının düşüncelerini savunduğunu dile getiren yapılarla yaptığı mücadele ile bir yere getirebilir. Bu tecrübe ile beraber sınanmıştır. Bu tecrübe 40 yıla aşkın bir süredir Türkiye toplumunun her katmanına aslında gösterilmiş bir olgu. Ne de Kürt siyasal hareketi bu saatten sonra ki “silahla bir kazanım elde edeceğini düşünmediğini ömrünün de uzattığını düşünüyorum. Kazanımların tekrardan siyasal anlamda gelmesinin ömrünü uzatıyor. Siyasetin önünü açması sivil düşüncenin önünü açması lazım. Belki kısa vadede baktığınız zaman meşakkatli geçecektir hükümetin bakış açısından. Hareketin düşüncesini kısa vadede bu söylediklerimiz yapıları çürütebilecektir ama orta ve uzun vadede bu genç Kürt nüfusunun yaşam alanlarının idame açısından silahın biran önce bir aktör olarak ortadan çıkması lazım.
Son 5 aydır çatışmalar sürüyor. Bu çatışmalardan en çok ekonomik etkilendi. Diyarbakır’ın ekonomi profilini çizersek nasıl bir tablo ortaya çıkar. 5 ay öncesi ve 5 ay sonrası olarak değerlendirdiğinizde…
ÇATIŞMALAR EKONOMİYİ BİTİRME NOKTASINA GETİRDİ
Seçim öncesi takvime de baktığınız zaman Türkiye 2014 yılının son çeyreğinden beridir genel anlamda ekonomik bir durağanlık var. Ki bu küresel ekonominin kendi iç dinamiklerinden oluşan ve Türkiye’nin reformist yapısını geriye götürdüğü ortamdan kaynaklı bir yapıydı. Hal böyle iken Türkiye, son 15–16 ay içerisinde 4’üncüsünü yaşadığımız seçimi geçirdi. Bu yıpranmışlıkla beraber ekonomi gerçekten geçmişten gelen bazı değerler ve dengelerle zar zor tutunurken, son 5 ayda yaşanan çatışma ortamı ciddi bir şekilde genel ortama zarar verdiği gibi bölgenin ekonomisini de bitme noktasına getirdi. Şimdi gerek üreticiler, gerek küçük ve orta ölçekli esnaf yaptığı programlarda böylesi bir ortam kendi projelerinin içerisinde yoktu. Hani küçümsenmeyecek, azımsanmayacak yatırımlar yapıldı. Gerek turizm sektörüne gerekse de üretime yönelik bu yapılan yatırımlar bu çatışma ortama içerisinde değerlenmesi ve büyümesine imkan yok. Ve hali hazırda bitmeyen yapıları da olduğunu düşünürsek, bu etkilenmenin ortadan kaldıracak program ve projeler sunulmazsa, çözüm süreci kaldığı yerden devama da gitse inanın ki bir değil iki ayağı sakat bir şekilde gidecek durumdadır. Çünkü gerek içinde bulunduğumuz sürecin siyasal anlamda bir yere evrilmesi ekonomik ayağı oluşmadan asla ve asla başarıya ulaşma imkanı yoktur.
ÖZERKLİK TALEBİNİN ZAMANLAMASI HATALIYDI
Bu çatışma ortamı son 5 ay içerisinde Diyarbakır’daki iş yapmaya yönelen iş insanlarının tamamını geriye götürmüştür. İçinde bulunduğumuz zamanda Kürt siyasi hareketi tarafından yönlendirilen özerklik talebi araç zamanlama ve yöntem açısından inanılmaz hatalı olduğunu düşünüyorum. Stratejik anlamda doğru olmayan bir yöntem ile yapılanların aslında Kürt halkına hiçbir şekilde fayda getirmediği gibi geri götürdüğü bir dönemdeyiz. Bunları tartışılabilir konulardır. Bunlar siyasal mecralarda dile getirilebilecek konulardır. Bunlar hak olarak talep edilmesi çok doğal yöntemlerdir. Ama kullanılan yöntemler ve araçlar bu işi aslında çok meşru olan bir hakkı, zedelediğinin de farkına varması lazım bu işin içerisinde karar verenler tarafından.
İş Çevreleri olarak, yarınlar için bir umudumuz var mı?
UMUDUMUZU HİÇ BİR ZAMAN YİTİREMEYİZ
Tabiî ki umudu hiçbir zaman yitiremeyiz. Umudu yitirdiğimiz yerde yaşam aslında kendini kifayetleştiriyor. Şimdi baktığımız ortamda bu toplamda konuştuğumuz düşünceleri dile getirebilecek bir Meclis yeniden oluştu. 59 tane HDP’nin adına temsilci Ankara’da olacak. Çözüm sürecinin başlatan Türkiye’de bu anlamda risk alıp bunu devreye sokan AK Parti 7 Haziran’da daha güçlü bir şekilde Meclis’te temsiliyetini oluşturacak. Bir şekilde masaya dönülmesinin, Türkiye’nin tamamının menfaatinedir. Bunun aksi ne Türkiye’yi ne Türkiye’deki hiçbir halka asla ve asla kazanım elde etmeyecektir. Bu anlamda umutluyuz. Bu çünkü zekâsı insanlığa hizmet adına rol alan herkes tarafından çok rahat yapılması gereken işlerdir. Umut ediyorum ki, Meclis açıldıktan sonra bunlar meclis çatısı altında konuşulmaya ve bu masanın tekrardan oluşturulmasına olanak yaratılmaya yol açar diye düşünüyorum. Burada yine CHP’de geçmişte dillendirdiklerinden daha ileride bir Kürt sorunuyla ilgili düşüncelerinin olduğu sevindiricidir. Ortamı kullanarak geleceğe umutla hep birlikte bakmak zorundayız. Biran önce bununla ilgili dillerin, üsluplarını siyasi aktörler tarafından düzeltilmesi halk genel anlamda kendi içerisinde barışık düzenini koruyor.
(Sait BAYRAM’ın Özel Röportajı)
DİSİAD BAŞKANI BURÇ BAYSAL, 1 KASIM SEÇİMLERİ VE ÇATIŞMA SÜRECİNİN EKONOMİYE YANSIMALARINI DEĞERLENDİRDİ..
DİSİAD BAŞKANI BURÇ BAYSAL, 1 KASIM SEÇİMLERİ VE ÇATIŞMA SÜRECİNİN EKONOMİYE YANSIMALARINI GENEL YAYIN YÖNETMENİMİZ SAİT BAYRAM’A DEĞERLENDİRDİ..